KADİFEKALE'DE SÖYLENMİŞ ÜMİTLİ BİR İKİNDİ ŞİİRİ
- Murat Utkucu
- 21 Ağu 2022
- 3 dakikada okunur

Ümit Akseki'ye
Şehrin en güzel kıyısındasın görüyorum
Aradın şimdi ve bir ay doğdu gecemin ortasına
Her aradığında böyle oluyor biliyorum.
Dostluğundur bu şehrin sokak lambaları
Gece ayazında kibrit sıcaklığı
Titrek ışıklı ampuller gibiyiz kendimize yetmiyor nefesimiz ama
Mürşidiyiz işte yıldızların
İzmir Valililiği bunu henüz bilmiyor
Kriz Merkezinin kameraları görmedi henüz
Terörle Mücadele, çoktan haber almış peşimizde, işleri bu n'aparsın
Ellerimizde ustura
Arabalar yerine bileklerimizi çiziyoruz
Her çizgide Picasso selamlıyor kesiklerimizi…
Guernica'da yakılmış o öküz sensin diyor, bana dikip gözlerini
Evet diyorum gururla o öküz benim
Emekçi, temiz…
ve kurşunuyla faşist
bir Alman pilotun elinde can vermiş bir öküzüm
Sen geliyorsun ve yıldızlı berenle resimden çekip alıyorsun beni
Dostluğunu hiçbir renge değişmem
Sen bir gökkuşağısın. Sesinde Ruhi Su patlıyor, gökgörültüsü
Şimdi bir rüzgar esecek, uçurdu uçuracak lodos
Konak'ta Saat Kulesinde bir sevişme randevusu
Akrep Yelkovan, tam gece yarısı yine kucak kucağa
Ayıptır diyorlar ama…
Kimin umurunda
Son vapur, umutsuz işçileri evine taşıyor, hepsinin ellerinde file
Filenin içinde çikolata bitter
Çocuklar sevinecek bu gece yarısı.
Üstelik akrep ile yelkovanın saadet rüyası…
Hayat bir masal değil miydi yoksa Yağmur toprağa nazlansa, sonra gözyaşını akıtsa akıtsa . Bir lodos patlasa tam beni aradığın vakit Gözyaşlarımız karışsa toprağına dostluğun Kahkahalarımız kucaklaşsa Sonra bir fırına gitsek sabaha karşı Sıcacık özverili gevrekler alsak, Bir kilo kadar " itimatlı kurabiye" Şöyle iri iri dört tane " paylaşmak hayatı her şeye rağmen poğaçası," Ve üç adet de "saçmalıyorsun dostum ama seni her halükarda seviyorum boyozunu" kocaman bir kese kâğıdına doldursak. Ellerimiz yansa, ellerimiz tutuşsa , sesimizi çıkarmasak Kırk yaşında aşk kalbimize batsa üstümüz başımız aşk olsa Çocuklarımız salya sümük ağlasa elleri yüzleri çamur Biz kadehlerimizi vursak birbirine Sokak ortasında vursalar bizi Bir sözün peşinde çekip gitsek buralardan "Bizim de dağlarımız var Ernesto bizim de dağlarımız!" Minerva'nın baykuşunu arasak kafdağının ardında Yüzümüze saygıyla bakıp, gülseler arkamızdan Bizi hakîr görseler Şarap şişelerimizi fırlatsak üzerlerine yaksak küflü dünyalarını Ama Şehrimiz kucaklasa bizi Gitmeyin dese, Bu şehir öksüz kalır pabuçlarınız kaldırımlarımı dövmese dese Üzülse bize şu iki neşeli serseriye. Ah desek ulan İzmir Tarihin rahmi Üzme kendini ne olur! Ulan Güzeller güzeli Kadifekale'n için ölürüz be ölürüz desek Sonra Bir sıkıyönetim ilan etsek Sıkıntıyla sokağa çıkmayı yasaklasak bir nolu bildiride Açlığı yasaklasak, umutsuzluğu, işsizliği sonra, Kula kulluk etmeyi değil kul olmayı yasaklasak göktekine yerdekine yerin dibindekine Tüm hasretleri yasaklasak ikinci bir emre kadar Kİ o hasretler adam eder adamı Acıları yasaklasak Kahretmeyi kahrolmayı Lunapark olsa şehir meydanları Kendini değersiz hissedişleri yasaklasak Paçavraymışım meğer cümlesini bir paragrafta kullanmayı Sonra bütün kendini beğenmişleri bir gettoya toplasak şehir boşalsa, Getto’da herkes bir Çingen adı alsa, aynaya baksa, güzelliğine şaşırsa Gecekondu beyazına boyasak Emniyeti, sonra Bir ferahlık bir ferahlık hükümet konağı ,
bekçi, kapıları ardına kadar dayasa
Sayın Valim her sabah ilk iş balığa çıksa
Sadece martılar sakınsa onu kem gözlerden
Siyah gözlüksüz martılar
Sarı asfalt döksek yollara, kırmızı kaldırımlarda yeşil etekli kadınlar
Mavi yakalı erkeklerin kollarında Varyant'tan Kemeraltı'na aksa,
Sonra Hisar Camiine gidip iki rekat mülhid namazı kılsak
İçimizdeki iblisi sevsek ağlasa boynumuza sarılsa,
Cebrail denen o küstahı da alsak aramıza elimizde şeytanın çatalı
Yaşamanın anlamına kafa yorsak
Nedir hayat diye sorsak ölülere
Paşaköprüsü’nde mezarlar kahkahalarını bıraksa servilerin üstüne
"Sıranı bekle sıranı bekle bu acele niye…"
Babam el sallasa rahat mezarından doğrulup
Müntehir adaylarına sabır ihsan eylese Tanrı.
Tanrım ben ne yaptımları vicdan azaplarını pişmanlıkları kaldırsak bir sandığın içine
Sonra yalnızlığı yasaklasak ama ustura yalnızlıkları amansız bir hastalık gibi yürek karartan
Sonra bütün yalnızları bir köşeye kıstırıp acıtsak canlarını
Sonra sarılsak boyunlarına ağlasak
Bir eczanenin kırsak kepenklerini sargı bezlerini yağmalasak
Sarsak yaralarını, kalp kırıklarını,
Bir kadeh şarap versek hepsine hayat tadında damarlarımızda dinlenmiş
Sonra sonralar tükense güzel bir söz arasak lügattan
Sen bulsan, ve desen ki
“Öyle namuslu yaşasak ki
Namus kerhaneye düşse hicaptan
Hicap terk etse bu şehri ,
Kızaracaksa eğer kızarmalı bir genç kızın yüzü sadece aşktan”
Ruhi Su çıksa bir minareye son ezanımızı okusa şehrin üstüne,
Allah küsüverse , nereye çocuklar dese
Ah dostum öyle bir ölsek öyle bir ölsek ki
Azrail üç gün sonra fark etse
Ve dese ki ardımızdan
Acıyla yıkadılar yüreklerini ama
Ölesiye keyif aldılar hayattan…
Comments